24 Ocak 2016 Pazar

"Yaz bitmişti" İyi ki bitmişti. Ama iyi ki de yaşanmıştı.

En yakın dert ortağımın bloğunu okuyunca yine yazma motivasyonum arttı ve yeniden oturdum bilgisayarın karşısına. Gerçi bu en son yazım kadar etkili olur mu bilmem çünkü çocukluğumdan beri "üzgünlüğün" (üzüntülülük de diyebiliriz) kendimi daha iyi ifade etmeme olanak sağladığına inanırım.

Yazın ölmüştük, ölmüştüm. Sadece uyuyup uyanıyor, çoğu kez uyuyamıyor, sadece beklemek istiyordum. Neyi bekliyordum? Olmayacağını içten içe bildiğim bir mucizeyi. Nefes alamıyordum, kalbim acıyordu. Kalp acısının ne olduğunu birinci elden öğrenmiştim. En kötüsü sabahlardı. Tüm gün kendimi toparlamak için uğraşmışken, uyku ve gece bana en büyük kazığı atıyordu. Sabah sanki aynı travmayı 5 dakika önce yaşamışım gibi bir ruh haliyle uyanıyordum. Sonra tekrar beklemeye başlıyordum. Kendimi iyileştirmek için ne gücüm vardı ne de umudum. Durmak istiyordum.

Sonra bir gün sabah saat 11.00 olmuştu ve aklıma o saate kadar acımı düşünmediğim gelmişti. (bu noktada sabah 9.00'da uyandığımı belirtmek isterim, çünkü 2 saat aklıma acım gelmedi diye sevinecek haldeydim. Bakınız bu bir dramdır) O gün sabah ki sevincimi anlatamam. Dert ortağımı arayıp "Bugün 2 saat o meseleyi hiç düşünmedim, biliyor musun?" demiştim. Sonra hayata karışmaya başlamıştım minik minik. Çalışamıyordum ama en azından masamda 1-2 saat oturabiliyordum. Dinleyemiyordum onları ama arkadaşlarımla dışarı çıkabiliyordum. Uyumamak için direniyordum ama uyuyabiliyordum. Sonra başka başka şeylere dertlenebildiğimi gördüm, o anki sevincimi anlatamam. Eski kaygılarım geri gelmişti, bu bile mutlu ediyordu beni. Daha çok gülüyordum. Daha az ağlıyordum. Daha çok konuşuyordum. Daha az saklanıyordum. Yalnızlığım canımı daha az yakıyordu. Daha çok seviyordum her günü. Yarın için planlar yapmaya başlamıştım.

Sonra gene bir gün geldi, o eski acımı hatırladım. Artık o kadar canımı yakmıyordu. Hatta neredeyse hiç yakmıyordu. Saçma buluyordum o "acıyı" hatta. Üzülmüyordum, öfkeli dahi değildim. Sadece önemsizleşmişti benim için. Bu kadar anlam atfettiğim bir şeyin bu derece önemsizleşmesi beni hem şaşırtıyor hem de daha güçlü kılıyordu. Güçlenmiştim, daha önemlisi güçlendiğimi fark etmiştim. Olaylar beni daha az şaşırtıyordu, daha az üzüyordu, beni kolay kolay bir şeyin yıkamayacağını derinden biliyordum. Bu iyi bir şey mi yoksa lanet mi tabi o da ayrı bir bloğun konusu.

Sonra dün akşam dert ortağımla yine konuşuyorduk. Kahkahalarla yazın yaşadıklarımızla dalga geçiyorduk. Öyle böyle gülmüyorduk ama, içten gülüyorduk. Sebebini anlamamıştık ama artık anlamak da istemiyorduk. En güzel yanı da buydu.

Sonra dün gece rüyamda onu gördüm, uyandığımda içimde  minik bir acı vardı. 10 dakika sürdü diyelim. Sonra yatağımdan kalktım ve ne güzel bir gün diye düşündüm. Ne çok şey var yapılacak, ne güzel bir his yaşıyor olmak, ne güzel bugüne umutla bakmak. Yaz bitmişti, iyi ki de bitmişti. Ama iyi ki de yaşanmıştı. Yaşanmasaydı bu kadar umutlu olamazdık herhalde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder